1. INTERNATIONAL & 3. NATIONAL ÇUKUROVA WOMEN'S STUDIES CONGRESS, Adana, Türkiye, 20 - 21 Kasım 2024, ss.218-219
Pejorasyon, özellikle cinsiyetçi aşağılayıcı ifadeler, sosyodillbilim ve feminist medya çalışmaları alanında giderek daha fazla ilgi görmektedir. Aşağılayıcı ifadeler, küçümseme veya onaylamama anlamı taşıyan kelimeler veya ifadeler olarak tanımlanır ve genellikle dışlama ve kontrol araçları olarak işlev görür, kimliği şekillendirir ve toplumsal güç yapılarını pekiştirir (Allan & Burridge, 2007). Bu ifadeler, dijital ortamlarda orantısız bir şekilde kadınları hedef alarak onların marjinalleşmesine katkıda bulunur. Bu araştırma, cinsiyetçi aşağılayıcı ifadelerin genç kadınların öz algısı ve davranışları üzerindeki etkilerini, özellikle Türkçe ve İngilizce konuşulan dijital ortamlarda incelemektedir. Feminist dilbilim ve sosyodillbilim teorilerine dayanarak, bu çalışma, dijital ortamlarda cinsiyetçi aşağılayıcı ifadelerin sadece düşmanca ifadeler olmakla kalmayıp, öz algı ve davranışları şekillendiren güçlü araçlar olarak nasıl işlev gördüğünü ve nihayetinde genç kadınların çevrimiçi söyleme katılımını ve etkinliğini nasıl sınırladığını araştırmaktadır. Mišćević (2017) ve Megarry (2014) gibi önceki çalışmalar, bu aşağılayıcı ifadelerin özellikle Twitter gibi sosyal medya platformlarında kadınların kamusal alandaki katılımını düzenleme işlevini vurgulamaktadır. Bu çalışma, cinsiyetçi aşağılayıcı ifadelerin Türkçe ve İngilizce konuşulan dijital ortamlarda genç kadınlar üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde anlamak için karma yöntemli bir yaklaşım benimsemektedir. Genç kadınların cinsiyetçi hakaretlere yönelik farkındalığını, maruz kalma sıklığını ve duygusal ve davranışsal etkilerini değerlendirmek için bir anket uygulanmıştır. Ayrıca, bu hakaretlerle ilgili kişisel anlatıları keşfetmek ve katılımcıların deneyimlerini daha derinlemesine anlamak için yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Veriler, istatistiksel analiz için SPSS kullanılarak ve nitel bulgular için Creswell ve Creswell'in (2017) tematik analiz çerçevesi ile analiz edilmiştir. Ön bulgular, Türkçe konuşan katılımcıların cinsiyetçi aşağılayıcı ifadelerden İngilizce konuşan katılımcılara göre daha yüksek duygusal ve davranışsal etkiler bildirdiğini, bu hakaretlere yönelik algı ve tepki farklılıklarını ortaya koyarak kültürel farkların olabileceğini göstermektedir. Bu araştırma, dijital ortamlardaki cinsiyetçi dil üzerine artan çalışmalara katkıda bulunmakta ve dijital platformların bu tür dilin zararlı etkilerini azaltmaya yönelik stratejiler uygulaması gerektiğinin altını çizmektedir. Daha kapsayıcı ve eşitlikçi çevrimiçi ortamlar oluşturularak, cinsiyetçi aşağılayıcı ifadelerin etkisi azaltılabilir ve kadınların çevrimiçi söyleme tam olarak katılmaları sağlanabilir.
Anahtar Kelimeler: aşağılayıcı ifadeler, hakaretler, genç kadınlar, dijital alanlar, cinsiyetçi aşağılayıcı ifadeler
The study of pejoration, particularly gendered pejoratives, has gained increasing attention in sociolinguistics and feminist media studies. Pejoratives, defined as words or expressions that convey contempt or disapproval, often serve as tools of exclusion and control, shaping identity and reinforcing societal power structures (Allan & Burridge, 2007). These expressions disproportionately target women in digital spaces, contributing to their marginalization. This research explores the impact of gendered pejoratives on young women’s self-perception and behavior, with a focus on Turkish and English-speaking digital environments. Drawing on theories from feminist linguistics and sociolinguistics, this study investigates how gendered pejoratives, particularly in digital spaces, are not merely expressions of hostility but function as powerful tools that shape self-perception and behavior, ultimately limiting young women’s participation and agency in online discourse. Previous studies, including those by Mišćević (2017) and Megarry (2014), highlight how these pejoratives function to regulate women’s participation in the public sphere, particularly on social media platforms like Twitter. This study employs a mixed-methods approach to gain a comprehensive understanding of how gendered pejoratives affect young women in Turkish and English-speaking digital environments. A survey has been conducted to assess young women’s awareness of gendered insults, frequency of exposure, and emotional and behavioral impacts. Additionally, semi-structured interviews were conducted with participants to explore personal narratives surrounding these insults and gain deeper understanding of participants’ experiences. The data were analyzed using SPSS for statistical analysis and Creswell and Creswell (2017) thematic analysis framework for qualitative insights. Preliminary findings suggest that Turkish-speaking participants report a higher emotional and behavioral impact from gendered pejoratives compared to English-speaking participants, highlighting potential cultural differences in the perception and response to these insults. This research contributes to the growing body of work on gendered language in digital spaces and underscores the need for digital platforms to implement strategies that mitigate the harmful effects of such language. By fostering inclusive and equitable online environments, the impact of gendered pejoratives can be reduced, allowing women to participate fully in digital discourse.
Keywords: pejoratives, slurs, young women, digital spaces, gendered pejoratives