Bu çalışma, temel olarak tanımı ve sınıflandırılması konusunda çok çeşitli görüşler bulunan ünlemlerle yansımalar arasındaki ilginin tespitini ve işlevsel ve bağlamsal ölçütler esasında yeni bir sınıflandırma denemesini içermektedir. Çalışmada temelde şu görüşler öne sürülmüştür: 1- Gerek Batı gerekse Türkiye literatüründe doğal insan dilinde anlamlı-işlevli veya yalnızca işlevli seslerin (veya ses dizilerinin) işaretlendiği biçimbirimler olarak kabul edilen birimler, birinci aşamada “ünlem” başlığı altında değil “yansıma” başlığı altında değerlendirilmelidir. 2- Sekiz sözcük sınıfından biri olarak ünlem terimini değil yansıma teriminin kullanılması ünlem konusunda hâlihazırdaki sorunların bir bölümü için çözüm olabilir. Çünkü tespit edildiği kadarıyla yansımalar sesi yansıtma / sesin göstergesi olma bakımından ünlemleri de kucaklayan daha üst bir sınıftır. Yansımalar ve ünlemler; oluşumları, fizik dünyayla ontolojik ve fenomonolojik ilişkileri bakımından birbirlerinden farksızdır; aralarındaki fark bağlamsal ve çoğu kez de dil dışıdır. Buna göre, hümanizma çağından beri insanın merkezi bir konuma yerleştirilmesi, dil araştırmacılarının ünlemleri hiyerarşik olarak yansımaların üstünde görmelerine neden olmuş, yansımalar neredeyse ünlemlerin bir alt sınıfı olarak değer bulmuştur. Oysa yansımalar, canlı-cansız bütün varlıkların çıkardığı, canlı-cansız bütün varlıklardan çıkan, genellikle işlevli veya çok işlevli, bazen de işlevsiz, bilinçli-bilinçsiz olarak üretilen seslerin göstergeleridir. Oluşumları nesnel ancak dile getirilişleri öznel, seçimlik ve idiyofoniktir. Bütün yansımalar üyesi olduğu dilin ses yasalarını zorlar ve büyük ölçüde göstergelerin nedensizliği ilkesinin dışında dururlar. Ünlemler, yansımaların insana ilişkin olanlarıdır ve konu insan olunca insandan yansıma söz(cük)lerde çoğu kez kolaylıkla edimsel bir anlam (veya edimsel bir işlev) tespit edilebilir. Ancak ünlemlerin anlamları nitelik olarak isim, sıfat, fiil gibi anlamlı sözcüklerdeki anlamlardan farklıdır, çünkü ünlemlerdeki anlamların çoğunlukla sıra dışı ve aniden ortaya çıkan duygu durumlarıyla ve konuşanın bilişiyle ilgisi vardır. Ünlemlerin büyük bölümü konuşan odaklıdır, ancak seslenme işlevinde iletişimin odağı muhataptır. Ünlemlerin diğer yansıma söz(cük)lerle en önemli kesişim noktası, insanın açık bir işlev olmaksızın öksürürken, hapşırırken, uyurken vb. çıkardığı seslerdir. Bu tespitlerden de anlaşıldığı üzere, çalışmada yansımalar ve onların alt üyesi olan ünlemler, tartışmasız olarak doğal insan dilinin içinde ve doğal insan dilinin üyeleri olarak kabul edilmiştir. Yansıma üst sınıfının alt üyesi olarak insana ilişkin seslere ayırıcı bir ad verilmişken hayvanların ve cansız varlıkların seslerine ilişkin ayırıcı bir ad verilmemesi, yine insanın merkezileştirilmesiyle ilgili olsa gerektir. Yansıma-ünlem ilişkisinin çözülmesi ünlemlerle ilgili sorunların da çözüldüğü anlamına gelmemektedir: Her sözcük veya öbek yapı tonlama ve ezgiye göre ünlemleşebildiğinden, ünlemler asıl ünlemler ve geçici ünlemler olarak temelde iki sınıf oluşturmaktadır. Bazı kaynaklarda geçici ünlemlerin asıl ünlemler gibi değerlendirildiği, böylece sınıfların ve düzlemlerin birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Ünlemlerin sözdizim özellikleri ve içerisinde bir ünlem (hatta başka bir sınıftan yansıma söz(cük) bulunan) söz öbeklerinin yapısal görünümleri dil araştırmacılarını zorlamaktadır. Çünkü ünlemlerin sözcük öbeği oluşturabilme yetenekleri, -kaynaklardaki bulguların aksine- yalnızca seslenme işlevli olanlarla sınırlı değildir. Ünlemlerin (ve diğer yansımaların) yazımları ve ünlemlerin (ve yansımaların) noktalama işaretleriyle ilişkileri de sıkıntılıdır. Çünkü tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye Türkçesinde bu sınıftan söz(cük)lerin yazımında keyfi uygulamalar vardır ve öyle görünüyor ki yansımaların ve ünlemlerin gösterdikleri şey düşünüldüğünde bu keyfilik kaçınılmazdır. Yansımalar içerisinde özellikle ünlemlere, sıklıkla çeşitli davranış kalıpları eşlik etmektedir. Bu durum ünlemlerin ikonik söz(cük)ler olduklarının bir göstergesidir.
This study basically involves determining the relationship between interjections and reflections, for which there are various views on their definition and classification, and attempting a new classification on the basis of functional and contextual criteria. The following views were basically put forward in the study: 1- Units that are accepted as morphemes in which meaningful-functional or only functional sounds (or sound sequences) are marked in natural human language in both Western and Turkish literature should be evaluated under the title of “onomatopoeia”, not “interjection / exclamation” in the first stage. 2- Using the onomatopoeia term rather than the interjection / exclamation term as one of the eight word classes may be a solution to some of the current problems regarding interjection / exclamation. Because, as far as it has been determined, onomatopoeias (reflection words) are a higher class that also embraces interjection / exclamations in terms of reflecting the sound / being an indicator of the sound. Onomatopoeias and interjections / exclamations are no different from each other in terms of their formations and their ontological and phenomenological relations with the physical world; the difference between them is contextual and often extralinguistic. Accordingly, the placement of humans in a central position since the age of humanism has caused language researchers to see interjections / exclamations hierarchically above onomatopoeias, and onomatopoeias have been valued almost as a subclass of interjections / exclamations. However, onomatopoeias are indicators of all the sounds produced by all animate or inanimate beings, usually functional or multifunctional, sometimes dysfunctional consciously or unconsciously. Their formation is objective, but their expression is subjective, optional and idiophonic. All onomatopoeias challenge the sound laws of the language of which they are a member and largely stand outside the principle of arbitrariness of signs. Interjections / exclamations are reflections related to humans, and when it comes to humans, a pragmatic meaning (or pragmatic function) can often be easily determined in words that reflect humans. But the meanings of interjections / exclamations are qualitatively different from the meanings of meaningful words such as nouns, adjectives, and verbs, because the meanings of interjections / exclamations are often related to unusual and sudden emotional states and speaker’s cognition. The most important point of intersection of interjections / exclamations with other onomatopoeic words is when people cough, sneeze, sleep, etc. without a clear meaning, the sounds it makes. Most of the interjections / exclamations are speaker-oriented, but in interjections / exclamations with a vocal function, the focus of communication is the addressee. As can be understood from these findings, in the study, onomatopoeia and their sub-members, interjections / exclamations, are unquestionably considered to be within the natural human language and as members of the natural human language. The fact that sounds related to humans, as sub-members of the onomatopoeia superclass, are given a distinctive name, while the sounds of animals and inanimate objects are not given a distinctive name, must be related to the centralization of humans. Resolving the onomatopoeia-interjection / exclamation relationship does not mean that the problems related to interjections / exclamations have been resolved: Since every word or phrase structure can become an interjection / exclamation according to intonation and melody, interjections / exclamations basically form two classes: Main interjections / exclamations and temporary interjections / exclamations. It is seen that in some resources, temporary interjections / exclamations are evaluated as main interjections / exclamations, thus classes and planes are mixed together. The syntactic features of interjections / exclamations and the structural appearance of phrases containing an interjection / exclamation (or even a reflection word from another class) challenge language researchers. Because the ability of interjections / exclamations to form phrases is not limited to those with a vocal function - contrary to the findings in the resources. The spelling of interjections / exclamations (and other onomatopoeias) and their relationship with punctuation marks are also problematic. Because, as far as can be determined, there are arbitrary practices in writing words of this class in Turkish and it seems that this arbitrariness is inevitable, considering what onomatopoeias and interjections / exclamations indicate. Among the onomatopoeias, especially interjections / exclamations, are often accompanied by various behavioral patterns. This is an indication that interjections / exclamations are iconic words.