Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, vol.20, no.2, pp.700-723, 2020 (Peer-Reviewed Journal)
Kendini mübîn ve hidâyet kaynağı olarak tanıtan Kur’an’ı Kerim’in anlaşılması ve
yorumlanmasıyla ilgili birçok metot uygulanmakta ve tartışılmaktadır. Kur’an’ın büyük bir yekûnunu
tutan kıssaların nasıl anlaşılması gerektiği de tartışılan konulardandır. Kıssalar genellikle farklı
sûrelerde anlatılan parçalarının bir araya getirilip bütüne ulaşma çabasıyla anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim hikmetli bir kitap olduğu için konuları muhataplara en uygun zamanda en doğru üslupla
anlatmaktadır. Ancak bazı âyetlerin, konuların hikmetinin keşfedilmesi zor olabilmektedir. Kur’an aynı
zamanda hidâyet rehberi olan mesajlar bütünüdür. Bu bütünlüğün izah edilmesi için âyet ve sûreler
arasındaki tenâsübe dair mushaf tertibi temelinde çalışmalar yapılmaktadır. Söz konusu çalışmalar
tefsir birikimine önemli katkılar sağlamakla birlikte Kur’an’ın asıl tenâsübü nüzul ortamı ve
muhataplarıyla olduğu için münâsebâtu’l Kur’an çalışmalarında bu hususun göz ardı edilmemesi
gerektiği anlaşılmaktadır. Hz. Âdem-İblîs kıssası Mekkî sûreler ağırlıklı olmak üzere hem Mekkî hem de
Medenî sûrelerde anlatılmaktadır. Kıssanın farklı bölümlerinde meleklerin aksine, kibir ve inadından
dolayı iblisin Hz. Âdem’e secde etmemesi, Hz. Âdem ve Havvâ’yı avret yerlerinin açığa çıkması için
kandırması, lanetlenmesi, insanları Hak yoldan uzaklaştırmak için kıyamete kadar izin alması, bu
hedefine ulaşmak için farklı metotlarla mücadele edeceği, meleklerin Hz. Âdem’in halife kılınmasına
tepkileri, hatalarını anlamaları gibi konular anlatılmaktadır. Kıssanın bölümleri nüzul-sîret bağlamında
okunmadığında kıssada tekrarların yapıldığı düşünülmektedir. Hâlbuki ilgili âyetleri kendi bağlamında
ve muhatapları çerçevesinde anladığımızda her parçanın nüzûl şartlarında özel anlamının olduğu
görülmektedir. Mekkî sûrelerdeki bölümlerde İslam’a inanmayan müşriklerin inat, haset ve kibirlerinin
şeytanın tutumuna benzediği, şeytanı velî edinen inkârcıların ona uyarak Kâbe’yi çıplak tavaf ettikleri,
yeme ve içmede yanlış kurallar koydukları, ilahlaştırdıkları melekler Allah’ın emrine itaat ederken
kendilerinin şeytanın yoluna tabi oldukları, kâfir oldukları, mahşerde ilahlaştırdıkları cinlerin kendilerine
yardımcı olamayacağı gibi hususlar anlatılmakta ve müşriklerin tövbeye davet edildiği anlaşılmaktadır.
Kıssada Hz. Peygamber’e hak yolda sebat ve azim göstermesi gerektiği, Hz. Âdem gibi olmaması
gerektiği de açıklanmaktadır. Bu sûrelerdeki anlatım metotları Kur’an’ın dinamik dil ve üslubunun
muhataplara göre nasıl değiştiğini de göstermektedir. Kıssanın Bakara Sûresindeki bölümünde Mekkî
sûrelerde konu edilmeyen Allah’ın halife olarak var etmesi, ona isimleri öğretmesi, meleklerin itirazı ve
hatalarını anlamaları konularına yer verilmektedir. Bu âyetlerin öncelikli muhatapları risâletin, ilahî
temsilciğin ümmî Araplara verilmesini kıskanan, bundan dolayı İslam’a girmeyip Hz. Peygamber ve
Müslümanlara düşmanlık yapan Yahudilerdir. Hz. Peygamber sadece Yahudi kaynaklarında yazılı olan,
başkalarının bilmediği tarihi olayları İsrailoğullarına anlattığından Yahudi âlimleri onun peygamber
olduğunu anladıkları halde yine de inkâr etmekteydiler. Bundan dolayı da âyetlerin öncelikli
olmuşlardır. Hz. Âdem-İblîs kıssasında birçok bilgi tekrar ediliyormuş gibi gözükse de her bağlamda
muhatap ve verilmek istenen mesajların değiştiği dolayısıyla tekrarın bulunmadığı görülmektedir.
Çalışmanın amacı Kur’an’daki kıssaların nüzûl sürecini dikkate alarak okunmasının önemini, Hz. Âdemiblîs kıssanın muhataplarını ve verdiği mesajları tespit etmek olduğu için makalede Hz. Âdem’in
yaratılışı ve yaşadığı cennet gibi konularda klasik ve modern dönemde yaşanan tartışmalara
girilmemiştir.
Anahtar Kelimeler: Tefsir, Bağlam, Nüzûl, Hz. Âdem, İblîs