The Inferior Sex: A Third World Feminist Approach to Wole Soyinka's The Lion and the Jewel


Creative Commons License

Kara M.

JOURNAL OF TURKISH STUDIES, vol.10, pp.847-862, 2015 (Peer-Reviewed Journal)

  • Publication Type: Article / Article
  • Volume: 10
  • Publication Date: 2015
  • Journal Name: JOURNAL OF TURKISH STUDIES
  • Journal Indexes: Central & Eastern European Academic Source (CEEAS), TR DİZİN (ULAKBİM), Sobiad Atıf Dizini
  • Page Numbers: pp.847-862
  • Çukurova University Affiliated: Yes

Abstract

Feminism, as a social and political phenomenon, has been controversial in all terms, for there are various types of it and each type is associated with a certain group of people, culture, or society. While the first wave and second wave feminism types are totally Eurocentric and are concerned with the emancipation of the white middle class women in Europe and in the USA, the third wave feminism has based its arguments on the emancipation of the women in the Third World countries since they are abused twice as much as those in the First World countries by the political and patriarchal system, which, apparently, is an unstraightforward definition of double colonization. It would not be right to underestimate the discrimination which women are exposed to in the First World countries, because they are also ill-treated by the system through double standards which are inclusive of womanhood, working conditions, body and sexuality, motherhood, wifehood, and so on. However, women in the Third World countries are overwhelmed both by these components and by the white way of the patriarchal system, which is established by the white colonizers and practiced by the black people in these countries. Third World countries have always been attractive for the Europeans and for the Americans since there are abundant resources to be exploited, which have contributed to the welfare of the First World countries. Colonization has resulted in assimilation of the people in the Third World countries; while the black patriarchal system has found a new definition through whitish way of life; women have suffered from both colonialism and the new patriarchal system, which is why they have been overwhelmed twice as much as the white middle class women in Europe and in the USA. In the light of these arguments, this article aims to analyse Wole Soyinka’s play, The Lion and the Jewel, with reference to Third World feminism, which is a harsh protest against the colonial political design on the underdeveloped countries. As a matter of fact, Soyinka has been critical of both the colonizers and the colonized people in the Third World countries since he believes that while the colonizers are liable to benefit from the virgin and wealthy sources of the colonized territories, the colonized are entrapped in their dreams of the manipulations of welfare, modernization and the Westernization processes, which are believed to have been brought by the colonizers who pretend to be well-intentioned. The play is considerably significant for the analysis of the Third World feminist theory, for it is a life-like and concrete exemplification of cultural differences between the Western countries and Nigeria. Besides, the vicious circle which encompasses the Third World women within gender roles and the patriarchal system is clearly emphasized by Soyinka in a very straightforward and realistic way. 

Her birisi belirli bir toplum ve kültürle ilişkilendirilmiş olan çeşitli sayıda türleri bulunması sebebiyle feminizm, sosyal ve politik bir olgu olarak her açıdan tartışmaya açık bir akımdır. Birinci ve ikinci dalga feminizm akımları tamamen Avrosantrik olmakla birlikte yalnızca Avrupa ve Amerika'da bulunan orta sınıf beyaz kadınların özgürleştirilmesini kendisine amaç edinmişken, üçüncü dalga feminizm savlarını üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan kadınların özgürleştirilmesi üzerine temellendirmiştir, zira bu kadınlar birinci dünya ülkelerinde yaşayan orta sınıf beyaz kadınlara kıyasla politik ve ataerkil sistem tarafından iki kat ezilmektedir ve bu da çifte sömürgenin bir nevi tanımını oluşturmaktadır. Birinci dünya ülkelerinde yaşamakta olan kadınların maruz bırakıldıkları ayrımcılığı önemsememek doğru olmayacaktır çünkü bu kadınlar da kadınlık, çalışma koşulları, beden ve cinsellik, annelik ve zevcelik gibi meselelerde yer alan çifte standartların bulunduğu sistemden nasiplerini almaktadırlar. Fakat üçüncü dünya ülkelerinde yaşamakta olan kadınlar hem bu meseleler tarafından hem de esasen beyaz ırklarca kurulan ve siyahi toplumlardaki erkekler tarafından uygulanmakta olan ataerkil sistem tarafından bastırılmaktadırlar. Üçüncü dünya ülkeleri hem Avrupalılar hem de Amerikalılar için her daim cezbedici bir özelliğe sahip olmuşlardır zira sömürülecek kaynaklar oldukça fazladır ve sömürgeciler bu kaynaklar sayesinde daha da zengin olmuşlardır. Bu nedenle birinci dünya ülkeleri kendi değerlerini savunmasız durumda bulunan üçüncü dünya ülkelerine getirmekle kalmayıp bir taraftan da bu ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda sömürmüşlerdir. Bu süreç doğal olarak üçüncü dünya ülkelerinde yaşamakta olan insanların asimile olmasına ve siyahi ataerkil toplumun kendini beyaz toplumun yaşam tarzına göre yeniden tanımlamasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak kadınlar hem sömürgecilikten hem de yeniden tanımlanmış olan ataerkil sistemden mağdur olmuşlardır ki bu da Avrupa ve Amerika'da yaşayan orta sınıf beyaz kadınlara oranla iki kat ezilmelerinin temel sebebini oluşturmaktadır. Bunlara bağlı olarak bu makale Wole Soyinka'nın geri kalmış ülkelerin üzerine oynanan politik ve sömürgeci oyunlara sert bir protesto niteliği taşıyan The Lion and the Jewel adlı tiyatro oyununu bu tartışmalar ışığında Üçüncü Dünya Feminizmine atıflarda bulunarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Gerçek şu ki, Soyinka hem Üçüncü Dünya ülkelerindeki sömürgecilere hem de aynı bölgedeki sömürülen halka oldukça eleştirel yaklaşmaktadır, zira sömürgecilerin sömürgelerdeki bakir ve zengin topraklarından faydalanma konusundaki eğilimlerinin farkında olmakla birlikte sömürülen halkın da iyi niyetliymiş gibi görünen sömürgeciler tarafından getirildiğine inanılan refah, modernizasyon ve Batılılaşma süreçleri gibi birtakım manipülasyonlarla dolu hayallerinde tutsak olduklarını değerlendirmektedir. Bahsi geçen oyun Batı ülkeleri ile Nijerya arasındaki kültürel farklılıkların gerçekçi ve somut bir örneklemesi olması hasebiyle Üçüncü Dünya feminizm yaklaşımı teorilerinin analiz edilmesi açısından oldukça önemli bir pozisyondadır. Bunun dışında, Üçüncü Dünya ülkelerindeki kadınların cinsiyet rolleri ve ataerkil sistemden oluşturulan kısır bir döngü içerisinde nasıl hapsedildikleri Soyinka tarafından oldukça açık ve gerçekçi bir şekilde vurgulanmıştır.