Uluslararası Necmettin Erbakan Hukuk Kongresi, Konya, Türkiye, 10 - 12 Nisan 2021, ss.248-249
TBK m. 162 vd. hükümlerinde düzenlenen müteselsil borçluluk, alacaklı karşısında birden çok borçlunun yer aldığı birlikte borçluluk durumlarından biridir. Müteselsil borçluluk ya taraflarca kararlaştırılması ya da kanunen düzenlenmesi halinde söz konusu olmaktadır. Müteselsil sorumluluk esasen maddi hukukta gerçekleşmekle birlikte medeni usul hukuku bakımından birçok sonucu vardır. Müteselsil sorumluluk ilişkisinde alacaklı, müteselsil borçlulara karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi birkaçına ya da hepsine birden de dava açabilir. Müteselsil borçluların davada birlikte yer almaları durumunda aralarında “ihtiyari dava arkadaşlığı” doğar. Buna göre, her ihtiyari dava arkadaşının davası birbirinden bağımsızdır ve dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır. Dava şartları ve ilk itirazlar her dava arkadaşı bakımından ayrı ayrı incelenir. Müteselsil borçlulara birlikte dava açılması isteniyorsa görevli mahkemenin hepsi için aynı mahkeme olması gerekmektedir. Yetkili mahkeme bakımından ise konunun özellikle TBK m. 61 özelinde incelenmesi gerekmektedir. Birden çok kişinin haksız fiilde bulunması halinde müteselsilen sorumlu olacaklarını öngören TBK m. 61 vd. hükmü de, kanunen düzenlenmiş müteselsil borçluluk durumlarından biridir. Haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkeme HMK m. 16’ya göre, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi olabilir. Haksız fiilden doğan davalarda, birden fazla kişinin davalı olması durumunda haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinin yetkisinin kesin yetkili olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır. Kesin yetki kuralları, görev kuralları gibi kamu düzenindendir ve hakim tarafından re’sen gözetilir. HMK m. 7’de düzenlenen yetki kuralının kesin yetki niteliğinde olup olmadığı çalışmamızda değerlendirilmiştir.
Müteselsil borçlulardan birine karşı dava açıldığında davalı, diğer müteselsil borçlulara davayı ihbar edebilir. Bu, müteselsil borçlular arasındaki iç ilişki bakımından önem arz eder. Çünkü alacaklı tarafından açılan ilk davada iç ilişkideki payından fazlasını ödeyen müteselsil borçlu, bu tutarı diğer borçlulardan talep edebilir. Bu noktada ilk davada verilen hükmün rücu davasında kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğinin incelenmesi gerekir. Ayrıca davanın ihbarı yoluyla ihtiyari dava arkadaşlığı oluşturulup oluşturulamayacağının ve “dahili dava” hususunun da incelenmesi gerekmektedir. Çalışmamızda bahsedilen konulara ilişkin meseleler doktrin ve mahkeme kararları çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Müteselsil borç, müteselsil sorumluluk, medeni usul hukuku, ihtiyari dava arkadaşlığı, haksız fiil, yetkili mahkeme.
ABSTRACT
Joint and several liability which is designated under Art. 162 of Turkish Code of Obligations (TCO), constitutes to be a kind of joint liability where a multiple number of debtors can be held liable against the creditor. Consecutive debt should be either agreed upon by the parties or should be specified by law. Continous respansibility takes place in substantive law, but it has many consequences in terms of law of civil procedura. In the continous respansibility relationship, the creditor may file a case against consecutive debtors as well as sue several or all of them. If the consecutive debtors take part in the lawsuit together, “permissive joinder of parties” arises between them. According to this, in the joinder of parties are independent of each other and the number of joinder of parties are up to. Cause of actions and preliminary objections are examined separately for each joinder of parties. If it is desired to file a lawsuit against consecutive debtors, the court in charge must be the same court for all of them. In terms of the competent court, the issue should be examined especially in terms of Art. 61 of TCO. Art. 61 of TCO, which states that if two or more persons commit a tort, they all should be held liable, can demonstrate to be an example for a lawful designation of several liability. In cases arising out of tort, the competent court may be the place where the wrongful act has been committed or the damage has occurred or the possibility of damage has occurred, or the place of residence of the injured person, according to article 16 Code of civil procedure. In cases arising from tort, if more than one person is defendant, the tort is whether the jurisdiction of the court of the place where it is committed is the mandatory jurisdiction is controversial in the doctrine. Mandatory jurisdiction rules, like the rules of jurisdiction, are of public policy and are enforced ex officio by the judge. It has been evaluated in our study that whether in article 7 Code of civil procedure is definite Mandatory jurisdiction or not.
When a suit is commenced against one of the consecutive debtors, the defendant, the other consecutive debtors may notice to proceeding. This is important for the internal relationship between consecutive debtors. Because the consecutive debtor who paid more than his share in the internal relationship in the first action commenced by the creditor, this may demand the amount from other consecutive debtors. At this point, whether the verdict given in the first case will constitute a final judgment in the recourse case should be examined. In addition, it is necessary to examine whether permissive joinder of parties can be established through the notice of proceeding and the issue of "internal lawsuit". Issues related to the issues mentioned in our study were evaluated within the framework of doctrine and court decisions.
Keywords: Consecutive debt, continous respansibility, law of civil procedura, permissive joinder of parties, torts, competent court.