IX.TÜRKİYE ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ TEKNİK KONGRESİ, Ankara, Türkiye, 13 - 17 Ocak 2020, cilt.2, ss.789-806
Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği, toprak su tohum gibi tarımsal doğal kaynakların agro-ekoloji ile uyumlu ve tekniğine uygun kullanımına bağlı olduğu gibi, çiftçi ve ailesinin yeterli gelir elde etmesiyle tarımda kalmasına da bağlıdır. Tarımsal üretimin önemli bir unsuru olan tarımsal girdiler bir yandan tekniğine uygun, sürdürülebilir bir tarım için önem taşırken, üretici net gelirini maliyet yoluyla belirlediği için tarımsal nüfusun tarımda kalması ve üretimin sosyolojik olarak sürdürülebilmesi açısından da bir o kadar önemlidir. Tarımsal girdilerin tedarik ve finansman açısından temel özelliği de uzun zaman alan tarımsal üretim süreci içinde mevsiminde ve yeteri kadar sürekli kullanmayı gerektirirken, tarım işletmesine gelir olarak nakit girişi ancak hasat ve sonrasında gerçekleşmektedir. Nakit gelir girişi ile girdiler için yapılan ödemeler arasındaki zaman bakımından görülen bu uyumsuzluk üreticiye ek bir finansman yükü getirmektedir. Türkiye’de üreticilerin sattıkları ürünlerden eline geçen fiyatlar ile girdilere ödedikleri fiyatlar arasındaki paritenin üreticiler aleyhine seyrettiği bir gerçektir. Bu durumda yeterli gelir elde edemeyen üretici, işletmesini geliştirici yatırımları yapacak kaynağı bulamadığı gibi sahip olduğu toprak su gibi tarımsal doğal kaynaklarını aşırı sömürerek tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini riskli hale getirmekte, tarımın geçimini sağlayabilecek bir ekonomik faaliyet olmaktan çıkmasına yol açmaktadır. Ülkemizde tarıma girdi sağlayan gübre, yem, tarım ilaçları, tarım makineleri ve tohumculuk sektörleri büyük ölçüde dışa bağımlı sektörlerdir. Sektörlerin dışa bağımlı yapısı, petrol fiyatları ve döviz kuru gibi dışsal ekonomik değişkenlerdeki istikrarsızlıkların anında sektöre yansımasına yol açtığı gibi tarımda yaratılan kaynakların dışarıya transferi yoluyla sektörde sermaye birikimini ve verimliliğin yükselmesini engellemektedir. Ülkemizde 1990’lı yıllara kadar tarım destekleri içinde hatırı sayılır bir payı olan girdi destekleri, günümüzde oldukça önemsiz bir düzeye gerilemiştir. Girdi olarak yalnızca gübre ve mazota verilmekte olan desteklerinin toplam destekler içindeki payı %15’lere gerilemiştir. Kamu, sahip olduğu tarımsal girdi piyasasında düzenleyici rol oynayan kuruluşlarının özelleştirilip piyasadan çekilmesiyle, piyasada düzenleyici rol oynayacak önemli bir politika aracından da yoksun kalmıştır. Oysa girdi desteklerinin tarım politikalarının başarısında diğer politika araçlarını tamamlayıcı bir rolü vardır. Yetersiz olarak verilen girdi destekleri de alan bazlı verilmektedir. Desteğin bu şekilde verilişi de girdi kullanım miktarı üzerinde etkili olmamakta, üreticinin teknik ve ekonomik olarak etkin girdi kullanım düzeyi için gereken motivasyonu sağlayamamaktadır.