Bu makalede,
Vālmīki’nin ünlü destanı ‘Rāmāyaṇa’ ve önde gelen çağdaş Hintli
yazarlardan Premçand’ın ‘Nirvāsan’ adlı öyküsü üzerinden kadınların
sadakatleri sorgulanırken, Hindu medeniyetinde kadınların durumu da
gözler önüne serilmektedir. Rāmāyaṇa'nın yazıldığı tarih kesin olmamakla
birlikte, MÖ. 4. ve 2. yüzyıllar arasında oluşturulduğu tahmin
edilmektedir. Öte yandan, "Nirvāsan", MS. 19. yüzyılın sonları ve 20.
yüzyılın başları gibi daha yakın zamanlardaki tarihe aittir. Bu bize,
gelenek ve göreneklerin yüzyıllar boyunca hiç değişmediğini açıkça
göstermektedir. Edebi kesişimler, kültürün nesilden nesile nasıl
aktarıldığını gösterir. Hindistan'daki ataerkil toplumsal yapı, radikal
feminist teori yöntemi ile tartışılacaktır. Bu feminist teori argümanına
göre kadınların erkeklere kıyasla ikinci planda oldukları görülebilir.
Dahası kadınlar ataerkil sistem nedeniyle fiziksel ve psikolojik şiddete
maruz kalmaktadırlar. Ataerkil toplum, erkeklerin her anlamda kadından
üstün olduğu ve kadınların erkek egemenliğinde yaşamaya zorlandığı bir
yapıdır. Bu sosyal yapıda otoriter erkek kadına göre aile ve toplumsal
yaşamda daha saygın bir konuma sahiptir. Kadınlar bir bakıma erkeklerin
gücünün ve otoritesinin nesnesi olarak algılanabilir. Bu çalışma, söz
konusu edebi eserleri analiz ederek Hint kültürü hakkında metinler
üzerinden bir fikir vermeyi amaçlamaktadır.
This paper is
an attempt to present the positions of women in Hindu civilization
within the context of justifying the purity of women in Vālmīki’s
celebrated epic poem ‘Rāmāyaṇa’ and prominent contemporary Indian writer
Premchand’s story ‘Nirvāsan’. Even though the date of composing the
‘Rāmāyaṇa’ is not certain, it is estimated that it took place in
literature between the 4th and 2nd centuries BC. On the other side,
‘Nirvāsan’ belongs to the date in more recent times as late 19th and
early 20th centuries AD. This shows us clearly that the traditions and
customs have never changed throughout the centuries. Literary
intersections demonstrate how to transfer culture from generation to
generation. Patriarchal social structure in India will be discussed with
the method of radical feminist theory. Women can be seen as in the
second plan compared to the men according to this feminist theory
argument. Moreover, women are exposed to physical and psychological
violence because of the patriarchal system. Patriarchal society is a
structure in which men are superior to women in every sense and women
are forced to live under the domination of the men. In this social
structure, the authoritarian male has a more respectable position in the
family and in social life than the woman. Women can be perceived as the
object of men’s power and authority. This study aims to provide an
insight to the people about Indian culture through the texts by
analyzing above mentioned literary works.