EYFOR 8. ULUSLARARASI EĞİTİM YÖNETİMİ FORUMU, Ankara, Türkiye, 19 - 21 Ekim 2017, ss.371-385
ÖZET
Amaç
Bir bireyin kimliğinin genel anlamda aile, çevre ve eğitim kurumu üçgeninde oluştuğu bilinmektedir.
Hatta literatürde buna ‘Altın Üçgen’adı verilmiştir. Çocuğun eğitimi ailede başlar, yakın çevrede
genişler ve eğitim kurumunda zenginleştirilip derinleştirilir.
21. yüzyılda teknolojik gelişmelerle birlikte sınırların kalkması, ömür boyu süren komşulukların
yerini, Türkiye’nin iki ucunun 24 saatten 1.5 saate inmesi gibi, hızlı yerdeğişimleri almıştır.
Bunun yanında teknolojinin sunduğu sanal iletişim olanakları bize, dünyayı izleyebileceğimiz bir
pencere sunmuştur. Ayrıca küreselleşme, büyük sorunların yaşandığı ülkelerdeki kitlelerin, refah
düzeyinin daha iyi olduğu ülke sınırlarını zorlamasına olanak sağlamaktadır. Bu sürüklenme sonucu
çocuklarımız, alışkın oldukları “güvenli çevre”den farklı olan dinamik bir çevreyle
tanışmaktadırlar. Yeni toplumun kendilerinden beklentileri de farklıdır. Değişen bu toplumda
çocukların başarılı olabilmeleri için öncelikle onları eğitecek ebeveynlerin ve eğitimcilerin
eğitimi gerekmektedir. Kendini yeterince geliştirememiş ve özgüveni az olan ebeveyn veya
eğitimcilerin daha kuralcı oldukları ve çocuklarla tartışmaya açık olmadıkları bilinmektedir.
Dinamik toplumda yaşamamıza rağmen 40 yıl öncesinin formasyonuyla, baskı ve korkunun hakim olduğu
bir eğitim anlayışıyla eğitim verilirse, tartışmayan ve gerçeği diğerinden gizleyen ezberci bir
kuşak ortaya çıkar. Sonuç olarak bir birey, sahip olduğu özgüven duygusunun gücü oranında
farklılıklarla sorunsuz yaşayabilecek veya yeni fırsatları görebilecektir. Bu yüzden yeni kuşağı
donanımlı hazırlamak için, özellikle aile içi eğitimi yeterli hale getirmenin yanında, Sosyal
Bilgiler derslerinin ve Yaşam Boyu öğrenmenin öneminin hayati düzeyde olduğunu kavramamız
gerekmektedir. Gençlerimize, tartışan, konuşan örnekler olmalıyız ki, onlara iletişim sanatını ve
farklılıkları anlamayı öğretebilelim. Ancak o zaman farklılıklarla yaşayabilen, çoklu zekalarını
kullanabilen ve bundan sinerji çıkarıp dünyanın hemen her yerinde başarılı olabilen, iletişim
sanatçısı yeni kuşaklarımızı hazırlayabiliriz. Toplumdaki dinamiğin anlamını kavrayamazsak ve aynı
zamanda da Yaşam Boyu Öğrenme felsefesini yaşantımızın “ekmeği- suyu“ gibi görmezsek, yeni
kuşaklarımızın “çok kültürlü” toplumlarda beceriksiz “lefthanded” olma tehlikesi çok büyüktür.
Kısacası, kuşakların bu dinamik toplum yapısının hızına ayak uydurabilmesi için ebeveynlere ve
eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Bu makalenin amacı küreselleşmenin toplumumuzu nasıl
etkileyeceğini ve olumlu etkileşim için gereken önlemleri ortaya koymaktır.
Yöntem
Konuyla önce ilgili alanda ulusal ve uluslararası literatür taraması yapılacaktır. Bunun yanında
küreselleşme ve yer değiştirme (iç- ve dış göç) konularında güncel olarak medyada ve sanal düzlemde
yer alan veriler irdelenecektir. Bu makalede ifade edilen sorun konusunda yarım asırdan fazla
deneyimi olan ülkelerdeki durum üzerinde odaklanılacaktır. Bu ülkelerde “çok kültürlü” toplum
yapısındaki sorunlar araştırılacak ve o ülkelerdeki gettolaşma ve uyum sorunları mercek altına
alınacaktır. Söz konusu ülkelerde toplumsal barışın sağlandığı ve eğitim seviyesinin de başarılı
olduğu örnekler incelenirken, ülkemize için muhtemel tehlike oluşturabilecek durumlar da kayda
alınacaktır.Elde edilen bulgulardan toplumumuza uyarlanabilecek olan veriler makalede kullanılacaktır. Sonuç
olarak çözüm önerileri sunulacaktır.