Rize ilahiyat dergisi, sa.29, ss.229-244, 2025 (Hakemli Dergi)
Oruç, nefsi terbiye etmek ve iradeyi güçlendirmek için en etkili araçlardan biridir. Genel olarak oruç ibadeti, bütün inanç sistemlerinde çeşitli şekillerde mevcuttur. İslâm'da da temel ibadetlerden biri olan oruç, şer’î hükmü yönüyle farz, vacip ve sünnet gibi farklı türlere ayrılır. Buna karşın bayram günleri gibi oruç tutulmasının yasaklandığı zamanlar dilimleri de bulunmaktadır. Bazı oruç türleri ise tutma yöntemleri sebebiyle nehyedilmiş durumdadır. Araştırmamızın konusu olan visâl orucu da Hz. Peygamber tarafından yöntemi sebebiyle nehyedilen bir oruç türüdür. Visâl orucu, genel olarak peş peşe gelen iki veya daha fazla günün orucunun, gün batımında ve gecesinde bozulmadan birleştirilerek tutulmasını ifade etmektedir. Fıkhî açıdan bakıldığında, bu uygulamaya haram ya da mekruh şeklinde hükümler verildiği görülmektedir. Çünkü visâl orucuna dair hadislerde yer alan nehiy/yasaklama ifadeleri fukahâ için visâl orucunun hükmünü belirlemede temel dayanaklardır. Onlara göre bu deliller visâlin haramlığına yahut mekruhluğuna delâlet etmektedir. Bu sebeplerle fukahâ tarafından tutulması uygun görülmeyen visâl orucuna mutasavvıfların yaklaşımının ise bu şekilde menfî yönde olmadığı bir vâkıadır. Zira tasavvuf eserlerinde birçok sûfînin uzun süreli visâl orucu tuttuğuna dair yaygın şekilde bilgi aktarımlarında bulunulduğu görülmektedir. Farzından edebine kadar dini hükümleri uygulama konusunda oldukça hassas ve titiz davranan tasavvuf ehli, neden fukahâ tarafından uygun görülmeyen bir oruç şekli konusunda bu kadar ısrarla savunma yoluna gitmektedir? Bu soruya cevap arama sadedinde visal orucunun hükmünün ve mutasavvıfların bu oruca yaklaşımlarının makale sınırları içerisinde incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada literatür/kaynak taraması yöntemi ile visâl orucunun hem fıkhî açıdan hükmüne dair görüşler ve tartışmalar ele alınarak bir sonuca varılmaya çalışılmış hem de mutasavvıfların bu oruca yaklaşımları ortaya konulmak istenmiştir. Böylece visâl orucu hakkında elde edilen veriler fıkıh ve tasavvuf disiplinleri açısından geniş bir çerçevede değerlendirilmiş ve analiz edilmiş olmaktadır. Mutasavvıfların çoğunluğuna göre ilgili hadislerde yer alan visâl orucunun nehyedildiğine dair ifadeler onu haram anlamında yasaklamamaktadır. Zira Hz. Peygamber sadece güçlüğünden ve ümmetine şefkatinden dolayı bu orucun tutulmamasını istemiş olup, bu konuda ümmet için genel bir yasaklama bulunmamaktadır. Ayrıca hadislerdeki nehiy ifadesinin henüz bu orucu tutabilecek mânevî mertebeyi elde edememiş ve kendisinde buna güç yetirecek tâkat bulunmayanlar için olduğu, visâl orucu tutmak kendilerine zor gelmeyen kişilerin bu orucu tutmalarında ise bir sakınca bulunmadığı yorumları da yapılmıştır. Bunun yanında mânevî açıdan faydasına binaen visâl orucu tutmayı tercih eden ama Hz. Peygamberin nehyettiği bir duruma düşmekten de kaçınan sûfîler de mevcut olup bunlar, oruç gecelerinde sadece birkaç yudum su ile iftar yapmışlardır. Böylece hem peygamberin fiili tatbikatı yerine getirilmiş, hem de sözlü olarak nehyettiği şeyden sakınılmıştır. Bu araştırma sonucunda Hz. Peygamberin ümmetinden tutmamasını istediği halde kendisinin visâl orucu tutmuş olması, tasavvuf ehlinin de O’nun ibadet yaşamını kendilerine aynı şekliyle örnek alıp uygulamak istemeleri ve uzun süreli açlığın mânevî arınma ve aydınlanma yönüyle sağladığı faydalar sûfîlerin bu oruçtan vazgeçememelerinin temel sebepleri olarak ifade edilebilir.