Solunum Sistemi Hastalıklarında Kolinerjik Sinir Sisteminin Rolü


Creative Commons License

ÖZDEMİR KÜTAHYA Z.

Türkiye Klinikleri Akciğer Arşivi, cilt.20, sa.1, ss.19-26, 2021 (Hakemli Dergi)

Özet

Kronik obstrüktif akciğer hastalığında kolinerjik sistemin aktivitesi artar, bu da solunum yolu düz kaslarını kasarak soluk alışverişini sınırlandırır. Bu nedenle kolinerjik sinir sistemi aktivitesinin arttığı kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi olguların tedavisinde, antikolinerjik ilaçlar kullanılmaktadır. Antikolinerjik ilaçların bu endikasyonda kullanımı, asetilkolinin bronkokonstriksiyon ve mukus salgısını artırıcı etkisinin azaltılmasına dayanmaktadır. Son yapılan deneysel çalışmalar, asetilkolinin yangıda da önemli rol oynadığını ortaya koymuştur. Muskarinik M3 reseptör-noksan fareler ve M3 selektif antagonistler kullanılarak yapılan çalışmalar, parankimal hücrelerdeki M3 reseptörlerinin asetilkolinin proinflamatuar etkisine aracılık ettiğini ortaya koymuştur. Beta-2 (β2) adrenerjik agonist ile muskarinik antagonist kombinasyonlarının kronik obstrüktif akciğer hastalığı tedavisinde kullanılması önerilmektedir. Bu öneri, β2 adrenerjik reseptör uyarımının M3 reseptörlerini antagonize ederek farklı bir yolakla inflamatuar hücrelerde inhibisyona yol açacağına dayanmaktadır ancak bu antiinflamatuar etkiler, kronik obstrüktif akciğer hastalığında açıkça ortaya konulamamıştır. Muskarinik reseptörler aracılığıyla, asetilkolinin proinflamatuar etkilerinin aksine parasempatik sinir sistemini içeren kolinerjik antiinflamatuar yol, doku hasarı ve enfeksiyon durumunda organları korumak için aşırı inflamatuar yanıtları düzenler. Diğer yandan asetilkolinin, α7 nikotinik asetilkolin reseptör aracılığıyla makrofajlar ve Tip 2 doğal lenfoid hücreler dâhil olmak üzere lökositler üzerinde inhibitör etki oluşturduğu ortaya konmuştur. Kronik obstrüktif akciğer hastalığında, asetilkolinin antiinflamatuar hücreler üzerindeki bu inhibe edici etkisi tam olarak ortaya konmasa da kolinerjik antiinflamatuar yolağı içeren nöroimmün etkileşimlerin terapötik bir hedef olabileceği belirtilmektedir.