Publicus-Kamu Araştırmaları Dergisi, vol.1, no.1, pp.104-150, 2024 (Peer-Reviewed Journal)
Tarımsal üretimin doğaya bağımlı yapısı, sermayenin devir süresini belirsizleştirmekte ve tarımsal üretimi riskli bir alan haline getirmektedir. Sanayi üretimine kıyasla tarımsal üretim, yönetilmesi görece daha zor bir alan olarak görülmektedir. Tarımsal üretimin ve emek süreçlerinin bu belirsiz özelliği nedeniyle kapitalizm, köylü nüfusun tamamını mülksüzleştirmek yerine, onların sermaye ile ilişkilerini güçlendirme eğiliminde olmuştur. Köylüler kapitalist üretim ilişkilerine girdikçe sermayeye ve kapitalist mübadele ilişkilerine daha fazla bağımlı hale gelmekte, bu da onları küçük meta üreticilerine dönüştürerek kapitalist üretimin genel koşullarına tabi kılmaktadır. Tarımsal ürünlerin metalaşması, bunların alınıp satılabileceği pazarların varlığını gerektirir. Ancak piyasanın gelişmesi ve büyümesi zaman alabilir ve bazen yavaş ilerleyebilir. İşte bu noktada devlet müdahalesi devreye girebilir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, Türkiye'de tarımsal üretimin metalaşmasında devletin rolünü ortaya koymaktır. Bu bağlamda, Marksist ekonomi politik perspektifinden yola çıkan bu çalışma, Osmanlının son dönemiyle bağlantılar kurarak, tarihsel olarak Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk dönemlerinden günümüze kadar olan döneme odaklanmaktadır. Devletçi politikaların uygulandığı dönemde, büyük ölçekli tarımın yapılmasına önemli katkılar sağlayarak, devlet tarım sektörüne müdahale etmiş, girdi fiyatlarını sübvanse etmiş, tarımsal üretimi destekleyici politikalar izlemiş ve çiftçilere çeşitli yardımlarda bulunmuştur. Ancak bu dönemde tarımsal arazilerin genişlemesi, traktör ve gübre kullanımının artması gibi somut