Karahan Kitabevi Yayınları, Adana, 2023
Annelikle ilgili adaletsizlikler,
hemen her yerde olmasına rağmen çok fazla dikkatimi çekmiyordu. Ancak Hocam
Prof. Dr. Gülriz Uygur’un koordinatörlüğü olduğu Ankara Üniversitesi İnsan
Hakları Hukuk Kliniği’nin bir parçası olan Hapishaneler Hukuk Kliniği’de yer
alan öğrencilerle birlikte Ankara Sincan Kapalı Kadın Cezaevindeki tutuklu ve
hükümlü kadınlara hukuki bilgilendirme yapıyorduk. Biz cezaevinde eğitim
öğretim faaliyetlerinin yapıldığı birimde bilgilendirme çalışmalarımızı
tamamlayıp çıkacakken bir kadın beni sınıfın en köşesine götürdü. Çocuğunu
öldürmüş olduğunu, çocuğunun babasının kendisine tazminat davası açtığını,
kendi babasından kalan ve hapishaneden çıktıktan sonra kendine yaşam kurmakta
kullanmayı düşündüğü miras payını, kocası tazminat davasını kazanırsa kocasına
vermek zorunda kalıp kalmayacağını sordu. Bir süre dondum kaldım; ben donup
kalınca kadın çocuğunu cinnet anında öldürdüğünü söyledi.
Hapishaneden ayrıldıktan sonra bu
olayın etkisiyle medyada çocuğunu öldüren annelerle ilgili haberlere daha fazla
dikkat etmeye başladım. Zira “bir anne kendi çocuğunu nasıl öldürebilir?”
sorusu aklımdan hiç çıkmıyordu. Sonrasında çocuklarını öldüren, çocuklarını
terk eden, çocuklarına cinsel istismarda bulunan annelerle ilgili öyküleri,
romanları, hatta makaleleri fırsat buldukça okumaya başladım. Ancak ne yazık ki
bu annelerin sayısı tahmin edildiği kadar az değildi. Bu nedenle cezaevlerinde
çocukların öldüren anneler üzerine bir çalışma yapmak istiyordum. Ancak bu
çalışmanın ön hazırlığını yapabilmek için görece daha zor
marjinalleştirilebilen annelik deneyimlerini araştırırken, makbulleştirilen
annelikler bağlamında da, annelerin yaşadıkları adaletsizlerin tahminimden daha
farklı boyutları olduğunu anlamaya başladım. Hatta makbulleştirilen annelikler
bağlamında adaletsizliklerin, onların çocuklarını da es geçmediğinin farkına
vardım. Sonrasında toplumların kendi kültürel kodlarına, ekonomik ilişkilerine,
devletlerin ailelere yönelik politikaları başta olmak üzere her türlü
politikasına göre şekillenen makbul anneliklerin yol açtığı hak kayıpları ve
özgürlük yoksunlukları da, marjinalleştirilebilen annelerin yaşadıkları
adaletsizlikler kadar ilgimi çekmeye başladı. Bu noktadan yola çıktığımda beni
en fazla makbul annelerin çocuklarının
nasıl davranması gerektiğiyle sınırlı olmayıp, onların nasıl düşünmeleri hatta nasıl
hissetmeleri gerektiğine kadar genişleyen iktidarlarının hem çocuklarına hem de
kendilerine hak kayıpları ve özgürlük yoksunlukları olarak dönmesi beni düşündürdü.[1]
Bu doğrultuda makbul kabul edilen annelerin bazılarının çocuklarını kendilerine
imparator yapacak kadar ileri gidecek ölçüde çocukları için fedakârlıkta sınır
tanımamalarına rağmen,[2]
çocuklarına onların seslerini bastırmaktan zihin berraklıkların yitirmelerine
neden olacak kadar zarar vermelerinin nedenlerini merak etmeye başladım. Bu
bağlamda Adrienne Rich’in anneliğin eşitlikçi ve özgürlükçü koşullar altında
deneyimlenmek yerine baskı ve tahakküme dayalı yapılar altında
deneyimlenmesinin sadece annelerle sınırlı olmayacak biçimde yol açtığı
tahribatlara ilişkin[3]
tespitleri, annelikle ilgili adaletsizlikler hakkında çalışmaya nereden
başlayacağım konusunda bana ışık tuttu. Sonrasında lisans eğitimimden bu zamana
kadar saymakla bitmeyecek desteğini gördüğüm hocam Prof. Dr. Gülriz Uygur
annelik çalışmayı istiyorsam dönüştürücü adalet bağlamında annelik çalışmamı
önerdi. Ben de bu öneriyi kabul ettim.
Aslında dönüştürücü adalet
anlayışı, suçu daha adil bir topluma dönüşmek bir fırsat olarak görme ve uyuşmazlıkların
eşitsizliklerle ilgisini kurarak, onlara çözüm bulma iddiasıyla ortaya
çıkmıştır.[4]
Bu adalet anlayışı ilk başta suç, mağdurlar, suçlular ve suçtan etkilenen tüm
topluluğu dönüştürmeye yönelik bir ilişki ve eğitim fırsatı olarak görüldüğü
için ceza hukuku bağlamında değerlendiriliyordu.[5]
Ancak günümüzde çevre sorunları, iş ilişkileri, borç ilişkileri, aileye yönelik
sorunlar da dönüştürücü adalet anlayışı bağlamında tartışılmaktadır.[6]
Zaten dönüştürücü adalet anlayışı ilişkilerde, kurumlarda, uyuşmazlığın
ortamında, toplumsal yapılarda dönüşümü hedeflediği için pek çok hukuki sorunu
değerlendirebilmede zemin oluşturma potansiyeline sahiptir.[7]
Bu doğrultuda dönüştürücü adalet anlayışının annelikle ilgili hem aile içindeki
tahakküme dayalı ilişkileri hem de bu ilişkileri pekiştiren toplumsal
mekanizmaların görünür kılmaya elverişli olduğu kadar, annelikle ilgili
adaletsizliklerin dönüştürülmesinin mümkün olduğuna yönelik kavrayışı sağlamaya
yardımcı olabileceği rahatlıkla söylenebilir.
Bu çalışmada
annelik ve dönüştürücü adalet ilişkisi hem aile içindeki tahakküme dayalı
ilişkilerin hem de bu ilişkileri pekiştiren toplumsal mekanizmaların
dönüştürülmesinin gerekli olduğu ön kabulünden hareketle kurulmaya gayret
edilecektir.[8]
Zaten dönüştürücü adalet anlayışı ilişkilerde, kurumlarda, uyuşmazlık
ortamında, toplumsal yapılarda dönüşümün gerekliliği anlayışına dayalıdır.[9]
Ancak bu kadar köklü dönüşüm ihtiyacını vurgulayan bir adalet anlayışının
tanımlanması çok da kolay değildir. Zaten Mithat Sancar’a göre; “Tanımlar
genellikle kavramın belli bir noktadan hareketle önem taşıdığı düşünülen
unsurlarını öne çıkarır, başka açılardan önem taşıması mümkün özelliklerini
dışarıda bırakırlar; böylece baştan bir çerçeve sunarak, açıklama
girişimlerinin alanını daraltırlar.”[10]
Bu doğrultuda Sancar’ın tanımların alan daraltıcı yönüne ilişkin tespitinden
yol çıkılarak bu çalışmaya dönüştürücü adalete ilişkin yapılan tanımlarla
başlanmayacaktır. Ancak onarıcı adalet anlayışı ve geçiş dönemi adalet
anlayışına ilişkin tanımlara, bu tanımlarda öne çıkan bazı unsurlar dönüştürücü
adalet anlayışına zemin hazırlayıcı nitelikte oldukları için, yer verilecektir.
Kısaca dönüştürücü adalet
anlayışı ilişkilerde, kurumlara, uyuşmazlığın ortamında, toplumsal yapılarda
dönüşümü hedeflediği için[11]
bu adalet anlayışı anneliğe ilişkin adaletsizliklerin kaynağında yer alan hem
aile içindeki tahakküme dayalı ilişkilerin hem de bu ilişkileri pekiştiren
toplumsal mekanizmaların dönüşmesi gerekliliği anlatabilmede ufuk açıcıdır.[12]
Zaten dönüştürücü adalet anlayışı çalışmadaki temel iddiamı netleştirebilmek
için bana da ufuk açmıştır.
Bu çalışmadaki temel iddiam,
anneliğin ataerkillik ve diğer adaletsiz yapılar altında deneyimlenmesinin
sadece annelerle sınırlı olmayacak biçimde çocuklar da dâhil olmak üzere pek
çok kişiye yönelik hak kayıplarına ve özgürlük yoksunluklarına neden olduğudur.
Anneliğin tahakküme ve baskıya dayalı yapılar altında deneyimlenmesi yerine,
anneliğin daha eşitlikçi ve özgürlükçü koşullarda deneyimlenmesinin insanların
elinde olduğunun da altını çiziyorum. Bu bağlamda dönüştürücü adalet anlayışını
da, anneliğin ataerkil toplumsal yapılar altında deneyimlenmesi yerine, daha
eşitlikçi ve özgürlükçü koşullar altında deneyimlenmesi talebine katkı
sağlayabileceği için ele alıyorum. Çalışmamın temel iddiasından hareketle de
araştırma sorumu belirledim.
Bu çalışma için belirlediğim
araştırma sorusu: Dönüştürücü adalet
anlayışı anneliğin ataerkil toplumsal yapılar altında deneyimlenmesi yerine,
daha eşitlikçi ve özgürlükçü koşullar altında deneyimlenmesi talebine nasıl
katkı sağlayabilir? Ancak bu soruya cevap verebilmek için öncelikle
dönüştürücü adalet anlayışının ele alınması gerekmektedir. Bu noktadan
hareketle çalışmanın Birinci Bölümünde dönüştürücü adalet anlayışının nasıl
ortaya çıktığını, onarıcı adalet anlayışı ve geçiş dönemi adaleti
anlayışlarının dönüştürücü hem katkıları hem de sınırlılıkları bağlamında nasıl
zemin oluşturduğu tartışılmaktadır. Ayrıca bu bölümde dönüştürücü adalet
anlayışının gelişimi, bakış açısı dönüşümü, yapıların dönüşümü ve insanların
dönüşümü bağlamları ortaya konmaktadır. Bu değerlendirmeden yola çıkarak
çalışmanın İkinci Bölümünde, dönüştürücü adalet anlayışının annelikle ilgili
adaletsizlikleri görünür kılmaya ve annelikle ilgili adalet taleplerine ne gibi
katkılar sağlayabileceği açıklanmaya çalışılmaktadır.
[1] Alice Miller, Beden
Asla Yalan Söylemez, (Çev. Cihan Dansuk), Okuyan Us yayınları, 2016, s.106.
[2] Elisabeth
Badinter, Kadınlık mı Annelik mi?, (Çev. Aysen Emekçi), İletişim
Yayınları, 2011, s.101-113
[3] Bkz: Adrienne Rich, Of Women Born: Motherhood
as Exprerince and Institution, W. W. Norton Press, 1976.
[4] Gülriz Uygur/
Nadire Özdemir, “Hukuk Eğitiminde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine İlişkin
Problemler ve Çözüm Önerileri: Etik Temelde Bir Arayış-Dönüşüm İlkesi”, Hukuk
ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Ed. Gülriz Uygur/ Nadire Özdemir, Seçkin
Yayınları, 2019, s. 75.
[5] Ruth Morris, Stories
of Transformative Justice, Canadian
Scholars Press Press, Toronto 2000, s. 21.
[6]
M. Kay Harris, “Transformative justice: The Transformation of Restorative
Justice”, Handbook of
Restorative Justice, Routledge Press 2007, s. 558-559.
[7] Nadire Özdemir, Kültürel
Savunma: Dönüştürücü Adalet Yaklaşımıyla Bir Değerlendirme, Turhan Kitabevi
Yayınları, Ankara 2021, s. 10.
[8] Elbette
dönüştürücü adalet anlayışı ve annelik ilişkisi ceza hukuku ile ilgili
sorunlardan özellikle de annelerin çocuklarına karşı işledikleri suçlar ve bu
suçlara verilen cezalarla ilgili adaletsizliklerden hareketle de tartışılmaya
oldukça elverişlidir. Ancak annelik ve dönüştürücü adalet ilişkisini ceza
hukuku üzerinden tartışabilmek için dahi söze ilk önce hem aile içindeki
tahakküme dayalı ilişkilerden hem de aile içindeki tahakküme dayalı ilişkileri
pekiştiren toplumsal mekanizmalardan başlamak gerekmektedir.
[9] Özdemir, Kültürel Savunma, s.10.
[10] Mithat Sancar, Geçmişle
Hesaplaşma: Unutma Kültüründen Hatırlama Kültürüne, İletişim Yayınları,
İstanbul 2016, s. 33.
[11] Özdemir, Kültürel
Savunma, s.10.
[12] Elbette
dönüştürücü adalet anlayışı ve annelik ilişkisi ceza hukuku ile ilgili
sorunlardan, özellikle de annelerin çocuklarına karşı işledikleri suçlar ve bu
suçlara verilen cezalarla ilgili adaletsizliklerden hareketle de tartışılmaya
oldukça elverişlidir. Ancak annelik ve dönüştürücü adalet ilişkisini ceza
hukuku üzerinden tartışabilmek için dahi söze ilk önce hem aile içindeki
tahakküme dayalı ilişkilerden, hem de aile içindeki tahakküme dayalı ilişkileri
pekiştiren toplumsal mekanizmalardan başlamak gerekmektedir.