4th International Sustainable Development Congress, Antalya, Turkey, 28 - 31 October 2022, pp.1-6
Bu bildiride, dünyada gıda arz
güvenliğinin sürdürülebilirliği tartışılmıştır. Gıda zincirlerini bozan aşırı
hava olaylarının büyüklüğü ve sıklığı arttıkça, gıda arzının istikrarının
azalacağı tahmin edilmektedir. Gıda arzı, bulunabilirliği ve erişimi (fiyat
dahil) kapsar. Gıda arzındaki istikrarsızlık, erişimi azaltarak gıda
güvenliğini etkileyen değişkenliği ifade eder. Artan atmosferik CO2
seviyeleri, ürünlerin besin kalitesini de düşürebilir. Küresel ürün ve ekonomik
modellerde, iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında
ortalama %7,6’lık (%1-23 aralığında) bir artış öngörülmektedir. Bu durum daha
yüksek gıda fiyatlarına ve artan gıda güvensizliğine ve açlık riskinin
artmasına neden olacaktır. Nüfus ve gelir düzeylerinde öngörülen artışlar,
tüketim alışkanlıklarındaki değişikliklerle birleştiğinde, 2050 yılında gıda,
yem ve su talebini artıracaktır. Bu artışların, arazi yönetimi uygulamalarıyla
birlikte, arazi kullanım değişikliği, gıda güvensizliği, su kıtlığı, sera gazı
(GHG) emisyonları, karbon tutma potansiyeli ve biyolojik çeşitlilik için
etkileri olacaktır. Tarımsal talebin azalması veya verimliliğin artmasıyla
gelirlerin arttığı ve arazi dönüşümü talebinin azaldığı kalkınma politikaları,
gıda güvensizliğinde azalmalara yol açabilir. Gelecek için sosyo-ekonomik
senaryolarda, su talebinde artış ve su kıtlığında artış öngörülmektedir. Daha
fazla ekili alan genişlemesi öngörülen senaryolarda, biyolojik çeşitlilikte
daha fazla azalmalar olacağı bildirilmektedir. Gıda güvenliği ile ilgili
riskler, azalan gelir, artan gıda talebi, arazi rekabetinden kaynaklanan artan
gıda fiyatları, daha sınırlı ticaret ve diğer uyum zorluklarının olduğu
senaryolarda daha fazladır.
Dünyadaki
herkesin sürdürülebilir bir şekilde besleyici bir diyete erişmesini sağlamak,
karşılaştığımız en büyük zorluklardan biridir. Ortalama kalori arzı, gıda
güvenliği açısından çok önemli bir göstergedir. Ortalama kalori arzının, açlık
ve yetersiz beslenmenin yaygınlığıyla ilişkilendirilmesi önemli olmakla
birlikte, beslenme için gerçek enerji ihtiyaçlarıyla ilişkilendirilmesi daha
uygundur. 1961’den beri mevcut olan veriler, kişi başına bitkisel yağ ve et
arzının iki katından fazla ve kişi başına gıda kalori arzının yaklaşık üçte bir
oranında arttığını göstermektedir. Günümüzde, üretilen toplam gıdanın %25-30’u
kaybolmakta veya israf edilmektedir. Bu faktörler, ek GHG emisyonları ile
ilişkilidir. Tüketim kalıplarındaki değişiklikler, günümüzde yaklaşık iki
milyar yetişkinin aşırı kilolu veya obez olmasına katkı yapmıştır. Bununla birlikte,
çok sayıda (tahminen 821 milyon) insan hala yetersiz beslenmektedir.