Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt.20, sa.1, ss.176-200, 2020 (Hakemli Dergi)
Memlükler dönemi ilim adamları tarafından sultan ve devlet ricalinin destekleri ve teşvikleri ile çok yönlü zengin bir edebiyat meydana getirilmiştir. Bunda vakfiyeler aracılığıyla inşa edilen dört mezhebe ait medreselerin faaliyetlerinin de olumlu etkisi olmuştur. Şafiiler başta olmak üzere bu medreselerde Hanefî, Maliki ve Hanbeli mezhebine mensup müderrisler ve kadılar yetişmiştir. Bu atmosferde yetişen âlimler İslami ilimlerin her alanında kendini ifade etme imkânı bulmuş; özgün ve derinlikli eserler ortaya koymuşlardır. Eserlerin başında tarih, teracim ve tabakat türü eserler gelmiştir. Hemen her mezhepte kurucusundan kendi dönemine kadar etkin liderlerin biyografisinin yapıldığı tabakat, teracim ve vefeyât türü eserler yazılmıştır. Bununla beraber muasır kişilerin kaleme alındığı eserler de kaleme alınmıştır. Söz konusu çalışmayı yapan âlimlerden biri de Türk asıllı, dedeleri Tarsus’tan Şam’a gelmiş olan Necmeddin Tarsûsî’dir. İlmiyi sınıfı bir aileden gelen Tarsûsî, “Ürcuze fi Vefeyâti’l-Aʻyân min Mezhebi Ebî Hanîfeti’n-N’umân” adlı eseriyle Ebû Hanîfe’den (ö. 150) Alâaddin Türkmânî’ye (ö. 750) kadar Hanefî âlimlerin vefat tarihlerini konu edinen vefeyat türünden bir eser ortaya koymuştur. Ayrıca Kitabü’t-Tevârîh adıyla 664 yılından kendi zamanına kadar Şam’da kadılık yapan Hanefî kâdılkudâtların başka bir ifadeyle muasır hanefî âlimlerinin biyografilerini de yazmıştır. Çalışmamızda incelediğimiz eser de Kitabü’t-Tevârih’tir. Kitabü’t-Tevârîh, Tarsûsî’nin 54 bölümden oluşan el-Feâidü’l-Fıkhiyye adlı 1000 beytlik manzumesinin ve ed-Dürretü’s-Seniyye fi’l-Fevâidi’l-Fıkhiyye adlı şerhinin 13 beytlik son bölümüdür. Eserin bu bölümünün çalışma konusu edilmesinde bölümün Şam tarihçileri olarak bilinen Nuaymî (ö. 927) ve İbn Tolun’un (ö. 953) eserlerine kaynaklık etmesi yatmaktadır. Bununla ilgili çalışmamız da yayın aşamasındadır. Özellikle İbn Tolun’un “Kudâtu Dımaşk” olarak bilinen “es-Sağru’l-Bessâm fi Zikri men Vülliye Kadâe’ş-Şâm” adlı eserinin ilk dokuz Hanefî kadısı neredeyse Kitabü’t-Tevârih’in aynısıdır. Bölüm h. 664 yılında Şam’a kâdılkudât olarak İbn Ata’dan başlayarak h. 746 yılı babası İmadüddin Tarsûsî’nin kadılığı bırakıp kendisinin geçmesini ifade etmesiyle son bulmaktadır. Eser, kadıların doğum, vefat ve kadılık tarihlerini ebced sembolleriyle ifade eden nazımla başlamıştır. Sonra da şerh edilerek dokuz kadının hayatına dair önemli bigiler verilmiştir. Şerhte sembollerin karşılığı olan tarihlerin açıklamasına ilaveten, kadıların hocaları, öğrencileri, ilgi duydukları eserler, öne çıktıkları yönler, görev yaptığı medreseler, tayinleri, terfileri, azilleri, bazılarının da edebi yönleri ele alınmıştır. Bu yönüyle teracim özelliği taşıyan eser Moğol istilası, halkla münasebetler, iktidar ulema ilişkisi gibi siyasi ve sosyokültürel yönü ortaya koymasıyla da tarih niteliği taşımaktadır.